İnsan vücudunda yaygın olarak bulunan yağ dokusu, erişkin yaşta yağ hücrelerinin sayısının sabitlenmesi ile genel karakterini kazanmış olur. Kişiden kişiye yağın vücutta ağırlıklı olarak dağılım gösterdiği sahalar değişkendir ve aslında o bölgenin yağ hücresi sayısı ile de orantılıdır. Söz gelimi erkekte temelde karın çevresinde ve karın içi organlar arasında (intraabdominal yağlanma) yağlanma daha belirgin iken kadınlarda daha çok kalça, basen uyluk belirgin olarak kilo alır. Bu dağılımı salayan diğer faktör hormonal etkinliktir.
Kişiler kilo aldıklarında temelde beklenen, yağ hücresi sayısında artıştan ziyade hücre içinde depolanan yağ miktarının artmasıdır. Dolayısıyla yağ alma tekniklerinin çoğunluğu bu hücrelerin tahrip edilmesini hedefler.
Yağ alma düşünüldüğünün aksine kanamalı ve sonrasında aşırı ağrılı bir ameliyat değildir. Ameliyat sonrasında şişme, morarma tipi durumlar gözlenebilir.
Liposuction yani yağ alma ameliyatı teknikleri yıllar içerisinde büyük gelişim göstermiştir. Yağın parçalanarak vakumlanması gerekliliğine dair ilk uygulamalar Fransız cerrah Charles Dujaer tarafından 1920’lerde başlatılmış olmakla beraber 1970’lere kadar ki uygulamalarda hastalarda ciddi sorunlar gözlenmiştir. Bunun temel nedeni uygulama sırasında kürtajda kullanılan keskin kenarlı küretlerin kullanımıydı. 1974’lerde İtalyan baba oğul cerrah olan Fischer ailesi, künt uçlu kanüllerle çevre damar ve sinirlere zarar vermeden yağın parçalanarak vakumlanmasına dair ilk denemelerini gerçekleştirdiler.
1978’de Paris’li hekimler Yves-Gerard Illouz ve Pierre Fournier, Fischer’ların tekniğini geliştirerek ıslak teknik olarak tanımlanan tekniği tanımladılar. Bu teknikle hastada kan kaybını ve ağrıyı azaltmak üzere yağ dokuya önce özel bir serum çözeltisi enjekte edilmekte ve bir süre beklendikten sonra yağın kanüllerle parçalanarak vakumlanması sağlanmaktaydı. Fournier daha sonralarıçapraz yağ alma tekniği ile aynı alandan değişik eksenlerde geçişler yaparak daha ideal sonuçlar alınabileceğini gösterdi.
Yağ emme anlamına gelen liposuction (liposakşın okunur) kavramı 1980’lerde bununla ilgili bir kurs düzenleyen Narins, Newman ve Dolsky tarafından ortaya atılmıştır.
1982’de liposakşın için önemli bir gelişme olarak ABD’li dermatolog Klein tarafından ağrı ve kanamanın en aza indirildiği tümesan teknik tanımlanmıştır. Bu teknikte yağ dokusuna adrenalin ve lidokain içeren çok daha dengeli bir çözelti enjekte ediliyordu. Uygulama daha ince kanüllerle ve hasta uyutulmadan da yapılır hale gelmişti.
1992’de İtalya'da Zocchi ultrason aracılı yağ alma tekniğini geliştirdi. Uzunca bir süre destek göremeyen bu teknik sonraları yeni teknolojilerle geliştirildi. Bugün sıklıkla uygulanan yöntemler içerisinde yer almıştır.
Günümüz tekniklerinde ciddi bir kanama ya da ağrı olmasını beklemiyoruz. Yine de şişme ve morarmalar gözlenebiliyor. Hastalara bunları en aza indirmek için korse uygulaması yapıyoruz.
Hastalarımın bir kısmı liposuction ile ne kadar kilo verebileceklerini soruyorlar. Ancak bu ameliyatın bir kilo verdirme ameliyatı olmadığını sadece vücut yüzeyini düzeltmeyi amaçladığını unutmamak gerekir.
Yağ alma yani liposuction temelde deri altı yağ dokusunda eksiltme sağlamakla birlikte bunun temel hedefi yüzey düzeltmedir. Bazı hastalar aşırı miktarda yağın alınmasını isteyebiliyor. Bununla birlikte çekilen yağ miktarı hasta ağırlığına göre kritik düzeylerin üstüne çıkarsa hastaya sıvı desteği gerekmektedir. Buna rağmen derin toplar damarlarda pıhtı oluşumu, yağ pıhtısının damara geçip dolaşıma katılması ve beyin ya da akciğere ulaşması gibi ciddi sorunlar nadir değildir. O nedenle liposuction adayı olan hastalarımızın tek seferde aşırı miktarda yağ alımından ziyade birden fazla seansta daha makul ölçülerde yağ aldırması daha uygun olacaktır. Buna ek olarak hastalarımda ameliyat öncesi ve sonrası dönemde diyetisyen desteği alarak aldığı besinlere dikkat etmesini öneriyorum.Çünkü bu tür ameliyatlarda başarı hastanın da bu şekilde katkıda bulunmasını gerektirir.
Lazer liposuction deride de büzülme etkisi yaratarak derisinde sarkma ihtimali olan hastada daha tatmin edici sonuç sağlayabilir. Aynışekilde VASER gibi ultrasonik liposuction cihazları ile de daha tatmin edici sonuç elde edilebilir.
Geleneksel liposuction halen dünyada en çok yapılan estetik cerrahi ameliyatlarındandır.Özellikle süreyi ve harcanan eforu azlatmak üzere birçok yeni teknoloji ürünü geliştirilmiştir. Bunlardan ultrason (VASER gibi) ya da lazer teknolojilerini içerenlerde temel hedef yağ hücrelerini patlatarak yağın dışarıçıkmasını sağlamak ve sonra aspiratör cihazıyla emilmesini sağlamaktır. Hatta yağın ihtiyaca göre bir kısmı kapalı sistemlere alınıp enjeksiyon için hazırlanabilir. Bu teknolojilerin hepsinde ciltte bir miktar gerginlik artışı sağlanabilir. Daha az şişme ve morarma yaparlar. Hastanın günlük hayatına dönüşü daha hızlı olur.
Liposuctionla alınan yağların vücutta çeşitli yerlerin şekillendirilmesinde kullanımı “liposculpture” (yağ heykeltraşlığı) gibi bir kavramı doğurmuştur. Aslında liposculpture yağ emme ve yağ enjeksiyonu işlemlerinin bir kombinasyonu gibi düşünülebilir.
Plastik cerrahide vücuttan elde edilmiş bir maddenin atılmasıçok da istemediğimiz bir durumdur. Bu anlamda en sık ve en fazla miktarda elde edilen doku yağ dokusudur. Yağ dokusu içerdiği erişkin tipi kök hücreler ve büyüme faktörü adı verilen çeşitli maddelerle enjekte edildikleri bölgelerde göreceli bir iyileşme sağlama potansiyeline sahiptir. Yağ dokusu, alındıktan sonra çeşitli işlemlerden geçirilerek biraz daha saflaştırılabilir. Bunu alınan dokunun enjeksiyonu izler. Enjekte edilen hacmin %20-40’ı bir yıl sonunda geriye kalır. Ancak, aslında geriye kalan genellikle yağla birlikte eriyen kısmın yerinde oluşan bağ dokusudur. Her enjeksiyon bir miktar hacim daha sağlayacaktır. Enjekte edilen yağın parçacık çapları işleme sürecinde mümkün olduğunca inceltilerek milimetrik düzeylere çekilir. Bunun sonrasında enjeksiyon ve şekillendirme daha kolay olacaktır.Liposculpture, bir cihaz ya da yöntem değildir. Sadece yağ alınmasını takiben istenilwn bölgelere enjekte edilmesini kapsar.
Liposuction sonrası eve dönüş hızlıdır. Ancak şişme ve morarmaların geçmesi için kişiden kişiye değişmekle beraber 1-2 haftalık süre gereklidir.
Bir çok hasta ameliyatın ertesi günü işe dönebileceği umuduyla başvurmaktadır. Sınırlı yapılan liposuction ameliyatlarında bu mümkün iken tüm gövdeyi, kol ve bacakları da içine alan bir ameliyat sıvı ve ağrı kesici desteği de gerektireceğinden hastalarımın en az 1 hafta dinlenmesini öneriyorum. Hangi teknik olursa olsun bir miktar morarma ve şişme oplacaktır. Hatta takılan tüm vücut korselerinde genelde tuvalet ihtiyacını gidermek için genital bölge açık olarak kalmaktadır ve ödem ile morluk bu bölgede ileri derecede şişmeye yol açabilir. O nedenle istirahat ve sıvı alımıönemlidir.
Herkes liposuction için uygun aday olmayabilir. Bunun değerlendirilebilmesi için kesinlikle muayene olmalı, muayene sırasında boy ve kilonuzu doktorunuza iletmelisiniz.
Kilo verdirme anlamında hastalarıçok tatmin edemeyen bir ameliyat olan liposuction, temelde önemli bir iç organ hastalığı olmayan, deri tonusu (elastikiyeti) sarkmaya eğilim göstermeyecek şekilde yeterli olan, sigara kullanmayan, olması gereken kiloya ulaşmış ve bu kiloyu sabitleyebilmiş hastalarda egzersizle ortadan kaldırılamayan yağın alınmasında idealdir. Tek seansta 10 litrelere çıkan yağ alımları duymaktayım ve bunlar ciddi sistem ik sorunlara yol açabilmektedir. Bana başvuran hastalarda vücut kütle endeksi (VKE, kilonuz / boyunuzun karesi) değerlendirmesini mutlaka yapıyorum. VKE, 25 kg/m2 ve üstü olan hastalar kilolu kategorisindedir ve liposuction öncesi ideal kilolarına dönmelerini önermekteyim.
Liposuction selülit tedavisinde en ideal yöntemlerden biridir. Ancak aslında selülitte temel sorun deri altında yağ toplanmasından ziyade yağ kitlelerini birbirinden ayıran septum isimli bağ doku bölmelerinin gamzeleşmeye yol açmasıdır.
Yağ dokunun aşırılığı herkeste kötü bir deri görüntüsü yaratmayabilir. Deride yüzey düzensizliği ve gamzeleşmeler, portakal kabuğu manzarası gibi bir görüntü oluşması genelleşmiş bir tabirle selülit olarak adlandırılmaktadır.
Görsel Notu: Normalde deri altı yağ dokusunun kalılığı bağ doku septumlarını aşmaz. Ancak yağ dokusunun kalınlaştığı durumda septumlar kısa kalır ve deride gamzeleşmeler başlar. Lipoosuction derin katmanda bu yağ dokusunun emilerek kalınlığın azalmasını sağlar.
Aslında selülit kavramı yanlış bir tanımlama olup deri altı dokunun enfeksiyonuna karşılık gelmektedir, söz konusu problem ise plastik cerrahide lipodistrofi yani “yağ dokusunun bozuk gelişimi” olarak adlandırılmıştır.
Derimizi tabanda yer alan kas dokusuna bağlayan septum denilen bağ dokusu bölmeleri yer alır. Bu septumların içinde deriyi besleyen kan damarları ve sinirler yer almaktadır. Septumlar, deri altında ufak odacıklar yaratırlar ve yağ dokusu bu odacıklarda yerleşmiştir. Yağ dokusu kalınlığının septumların boyunu aştığı durumda yağ dokusu dışa bombelik yaratarak merkezinde septumun olduğu bir gamzeleşme ortaya çıkarır.Bu durum selülit olarak bilinmektedir. Kişinin selülite sahip olması için kilolu olması gerekmez. Septumların uzunluğunun kısa olabildiği zayıf kişilerde de selülit ortaya çıkabilir. Bu noktada septumları da parçalayacak şekilde liposuction ameliyatı uygulamak ideal bir tedavi sağlar.
Görsel Notu: Liposuction ameliyatında kullanılan kanüller milimetrik kesilerden ilerletilerek 360 derecelik bir alanda yağ alma işlemi uygulanabilir.
Lazer, ultrason ve güç (power assisted) aracılı lipoosuction tekniklerinde septumların parçalanması daha kolay olmaktadır ve geriye gamze kalma ihtimali de düşüktür .
Güç aracılı (Power-assisted) liposuction temelde kendi yağ parçalama ve emme sistemine sahip bir teknolojidir.
Liposuction ameliyatında deride milimetrik kesilerden giren bir kanül ve bu kanülün arkasına takılı bir hortum yer alır.
Görsel Notu: Değişik liposuct, ion teknolojilerine ait kanül ve problar.
Bu hortum yüksek basınçlı emme işlemi yapan aspiratöre bağlanır. Kanülle delikten girilerek yağ dokusu ileri geri hareketler ile parçalanır ve parçalanan yağ ise kanül içinde aspiratöre çekilir. Bu parçalama işlemi oldukça yorucu bir işlemdir.Özellikle tüm vücuda yapılan liposuctionda harcanan enerji ve zaman oldukça fazladır. Bu sorunu ortadan kaldırmak için yağ dokusunu yüksek frekanslı gidip gelme hareketleri ile parçalayan ve cerrahın hareket sayısını oldukça düşüren güç aracılı (power-assisted) liposuction geliştirilmiştir.
Güç aracılı liposuction ile ameliyat süresi üçte birine iner. Ağrı ve ödem biraz daha azdır. Ancak cerrah açısından belli bir öğrenme eğrisi olan bu teknolojide yüzeye yakın uygulamalarda deri zarar görebilir.Özellikle jinekomasti için liposuction uygulanacak hastalarda güç aracılı liposuction teknolojisi çok daha etkin doku parçalanması sağlamaktadır. Güç aracılı liposuction sonrası bakım ve iyileşme süreci klasik liposuctiondaki gibidir.
VASER, sanıldığı gibi bir lazer teknolojisi değildir. Ultrason dalgalarının yağ dokusunu parçalayıcı etkisine dayanan bir liposuction yöntemidir.
Hastalarım tarafında sıkça söylediği halde içerdiği teknoloji yanlış tanımlanan VASER (Vibration Amplification of Sound Energy at Resonance) ultrason aracılı yağ alma işlemidir. Yağ dokusunu, ses dalgalarının yarattığı titreşimle daha seçici olarak etraf bağ doku septumlarından ayırarak kanüllerle emilmesini sağlar. Bölgedeki damar, sinir kas gibi yağ dışındaki dokulara zarar vermeden etkinlik gösterir. Ameliyat, uygulanacak bölgenin genişliğine göre 2-5 saat arası sürmektedir. Ameliyat sonrası yine korse ihtiyacı olur ve hastalar ortalama 10-15 günde şişliklerinden arınırlar. Korse üzerinden masaj önerillir.
Lazer liposuction cihazları Nd:YAG veya diod tipi lazer teknolojileri ile çalışır. Ameliyat sonrası günlük hayata geri dönüş daha hızlıdır. Morarma ve şişlikler daha sınırlı ve kısa sürelidir.
Hayatın bir çok alanında yer aldığı gibi plastik cerrahide de uzun süredir lazer teknolojileri kullanılıyor.Özellikle derinin yenilenmesinde ve deri altı dokuda kollajen sentezinin artırılmasını uyarmada oldukça başarılı. Aslında lazer liposuction terimi yerine lazer lipoliz demek daha doğru.Çünkü aslında lazer cihazı burada sadece yağ doku ve septumları eritici etkiye sahip. Eğer cerrah, kanüllerle eritilen yağıçeker ise oa zaman liposuction da işin içine girdiğinden lazer liposuction’ dan bahsedilebilir. Kısaca lazer lipo olarak yaygınca kullanılagelen adıyla deri altında lazer probu ile gezinmeye dayanan bu teknoloji ile deride ultrason ve diğer liposuction tekniklerine göre biraz daha iyi sıkılaşma elde edildiğini iddia eden yayınlar vardır. Uygun ellerde lazer lipo teknolojileri oldukça iyi sonuçlar sağlayabilmektedir. Sıklıkla tercih edilen lazer lipo cihazlarına Lipotherme, Smartlipo ve Slimlipo örnek verilebilir. Sadece lipoliz yapıldığında yani kanülle emme işlemi yapılmadığında metabolizmanın parçalanan yağı eritmesi beklenir. Bu durumda özellikle yaygın lipoliz uygulanan hastalarda bol miktarda su tüketimi önerilir. Ancak şahsen eritilen yağın çekilmesinden yanayım.Çekilmeyen yağın nadiren de olsa bölgede kistleşmelere yol açabildiği görülmektedir. Bir diğer risk ise yağın bir şekilde sistemik kan dolaşımına geçerek yağ pıhtısışeklinde akciğer ve beyin gibi organlara gidebilme ihtimalidir.
Lazer liposuction tekniğinde iyileşme genelde klasik liposuctiona göre daha hızlıdır, morluklar daha hızlı geçer. Sınırlı uygulama yapılan hastalar aynı gün evine gönderilebilir. En az 3 hafta korse uygulamasıönermekteyim.
Liposuction bir ameliyattır ve riskleri göz ardı edilmemelidir. Hastalarımız çoğu zaman yağ almanın son derece masum bir ameliyat olduğunu düşünerek bana gelmektedir.
Her ameliyatta olduğu gibi liposuctiondan sonra kanüllerin girdiği noktalarda lokal yara enfeksiyonları olabilir.Çoğu zaman kolay kontrol altına alınır.Çok nadiren şeker hastalığı gibi metabolik sorunları olan hastalarda daha yaygın yumuşak doku enfeksiyonları gözlenebilmektedir.
Aşırı yağ alımlarında (masif liposuction), sıvı tedavisi uygun şekilde düzenlenmezse hastanın damarlarındaki kanın pıhtılaşarak derin toplardamarlarda yerleşme ihtimali artar. Bu pıhtıçözünerek akciğer, beyin kalp gibi önemli organlara giderek damar tıkanmalarına yol açabilir (venöz tromboembolizm). O nedenle aşırı yağ alma işlemini kesinlikle önermemekteyim.
Sıkça görülebilen bir diğer sorun istenilen estetik düzelmenin elde edilememesidir. Yüzeyel yapılan uygulamalarda deride çöküntüler kalabilmektedir. Aslında temel amaç daha derindeki yağın emilerek septumların gamzeleşme yaratmasının önüne geçmektir.O nedenle liposuction işleminin öğrenme eğrisini tamamlamış ve sadece plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahi uzmanlık diploması olan hekimleri tercih ediniz.
Soğuk lipoliz, yağ dokusunun periyodik soğuk uygulamalarla inceltilmesi işlemidir ve selülit tedavisinde kulllanılabilecek liposuction alternatiflerindendir.
Çeşitli çalışmalarda yağ dokusunun periyodik olarak düşük sıcaklıklara maruz bırakılması ile incelme (atrofi) gösterdiği ortaya konmuştur. Bundan hareketle vücut yüzeyine adapte edilerek yağ dokuya soğuk uygulama yapılmasını sağlayan soğuk lipoliz cihazları geliştirilmiştir. Uygulamada liposuctiondaki gibi deriye batan bir enstrüman yoktur. Uygulamanın etkileri 2 haftadan sonra ortaya çıkar ve periyodik tekrarlarla daha iyi sonuçlar alınabilmektedir. Düşük sıcaklık yağ dokusunda gerilemeye yol açar. Hastalarda en sık gözlenen yan etkisi uygulama bölgesinde uzun sürebilen uyuşukluktur. Ameliyat olmak istemeyen, etkisi geç ortaya çıksa da bekleyebilirim diyen hastalarda uygulanabilir.
Yüksek yoğunluklu fokal ultrason (YYFU- High Intensity Focal Ultrasound- HIFU) teknolojisi, dışarıdan ciltaltı yağ dokusu ve bağ dokuyu hedefleyen ve gerek yağ dokuda erime gerekse bağ dokusunda sıkılaşma sağlayan bir teknolojidir.
Ultrasonik liposuction ve radyofrekansın yağ doku ve ciltteki avantajları gözlendikten sonra ameliyatsız çözüm olanağı sunmak amacıyla dışarıdan ultrason uygulayan teknolojiler de geliştirilmiştir. Bunlardan en bilineni olan kavitasyon ağırlıklı olarak yağ dokusunu hedefler ve yağ dokusunda tekrarlanan seanslar ile belirgin bir incelme sağlayabilir (daha detaylı bilgi için lütfen kavitasyon sayfasına bakınız.)
Yüksek yoğunluklu fokal ultrason teknolojisinde, kavitasyondan farklı olarak ultrason enerjisinin belli bir odağa yoğunlaştırılarak ve aşırıısı artışlarına yol açmadan yağ dokuda erime ve bağ dokusunda sıkılaşma yaratabildiği iddia edilmiştir. Tekrarlanan seanslarda özellikle yüz bölgesinde böyle bir sonuç elde etmek mümkün olabilir.